BİR ÖĞRENCİ BİR
HİKAYE BİR DRAM
Bugün maaş
günüydü.Acele bir şeyler atıştırıp evden çıktım.Maaşı alıp borçları ödemek için
diğer bankalara gittim.O bankadan o bankaya giderken ders saatinin yaklaştığını
ve henüz tıraş olmadığımı hatırladım.On
dakika sonra berberdeydim Durumu izah ettim ama adamın aklı cep
telefonundaydı.Telefonun özelliklerini ve menülerini ezberden anlatıyordu.
Arabayı park edip sınıfa
çıktığımda on dakika geç kaldığı anladım.Çocuklara durumu izah edip derse geçtim.Teneffüste bir öğrencim benimle
konuşmak istediğini söyledi.Bir arkadaşının sıkıntısını anlatıp yardımcı
olmamı istiyordu. Sorunu olan E.yı
çağırıp konuştum.
Önce erkek
arkadaşıyla olan ilişkisini anlattı ağlayarak.Abisine söylerse dayak yemekten
korktuğunu söyleyince ya sevdiğin için zorlukları göze al ya da aile - istediği gibi davran dedim.
Sonra asıl
sorunun ailevi olduğunu söyleyerek ağzından baklayı çıkarttı.’Yugoslav göçmeni bir anne ile
doğulu bir babanın kızı olduğunu
, babasının evli bir kadınla
ilişkisi olduğunu , evlerinde huzur
kalmadığını , anne babasının bir senelik bir boşanmadan sonra bir araya
geldiklerini anlattı, anlattı, anlattı…
En ilgin
olanı, babasının annesinin serçe parmağını kesmesi ile
kızı ve annesini soğuk bir gecede balkona atmasını anlattığı bölümdü.Daha
çocuk yaşta tramva
düzeyindeki bu hadiseleri yaşayan bir çocuktan nasıl okul başarısı ve
hayata mutlu bakması beklenirdi ki? Çocuk bu durumda ne yapmalıydı? Ben çocuğa nasıl yardımcı olabilirdim?
Rehberlik servisine gidip
gitmediğini sordum.Gittiğini fakat
olumlu bir katkısı olmadığını söyledi.Anlattığı kadarıyla kız evden kaçmak
istiyordu. Kaçınca yaşadıklarından kurtulacağını düşünüyordu.Dilim döndüğünce
ev dışı bir çözüm aramasının yanlış olacağını anlattım.İlgiyle dinliyor
ama yine de kaçmaktan ,uzaklara gitmekten, intihardan bahsediyordu.
Dedim ki
bak beni iyi dinle:Sana nasihatım böyle böyle
böyledir.Hayat budur, kader şudur.Sabretmen ve olaylarla mücadele
etmen gerekir.Yine de illa ben böyle
yapacağım diyorsan bir şey diyemem dedim.Derken iki saatlik boş ders vakti
bitmiş derse girme vaktim
gelmişti.Son sözümü söyledim: Bugün
mutlaka evine git ve konuştuklarımızı düşün.İçinden geçenleri yaz.Yine
fırsat olursa paylaşmak istediklerini
konuşuruz, dedim.Ama eğer eve gitmezsen bir daha sana yardımcı olmam,
dedim.Durumu müdür yardımcısına kısaca anlatıp derse girerken E.nın çantasını
alıp okuldan çıktığını gördüm.Derse gelseydin dedim.Yok hocam gitmek istiyorum deyince sen bilirsin
diyerek derse girdim. Selamlaşma
faslından sonra ön sırada oturan bir öğrencim o
kadar dikkat etmiş ki hocam
of çektiniz canınızı bir şey mi sıktı
deyince ben de konuşmak istiyordum.Dersi
bir kenara bırakıp bir ders boyunca
rehberlikle ilgili öğrencile- rin aile sorunları, mücadele yöntemleriyle ilgili konuştum.Onlar da
ilgiyle dinlediler.Söz alıp onlar da duygu ve düşüncelerini anlattılar.
Teneffüste
çocuklar E.nın sorunuyla ilgili konuşmak istediklerini söyleyince durumdan
haberim olduğunu E.’la konuştuğumu
söylerken kütüphaneye E. gel
di.Gözyaşları kesilmiş rahatlamış gibiydi.Hocam
sizin söylediklerinizi yapacağım
ve eve gideceğim deyince çok mutlu oldum.Belki geri dönüşü olmayacak hataların
başlangıcı olabilecek bir olayı önlemeye vesile olduğum için
sevindim.Zaten ona da dersimin o gün boş olmasının ve kendisiyle
konu- şacak zaman bulmamın bir şans olduğunu anlattım.
E.’yı dinlerken onunla birlikte
ben de üzülmüş ve gerilmiştim amam insan olmanın gereği de insanlara zor
zamanlarında yardımcı olmak değil miydi?
Son dersten çıktığım zaman sabah maaş telaşıyla
başlayan koşturmacanın ne kadar hızlı ve yoğun geçtiğini, ilginç olaylara şahit
olduğumu düşündüm.Öğret – menliği bu yüzden seviyordum.Orada bulunmamın
birilerinin hayatına olumlu bir katkı sağladığını düşünmek, insanlara faydalı
olabilmek müthiş huzur veriyor.
Zaten eğer başka insanların dertleriyle dertlenmeyecek isek kendimize ne insan ne müslüman diyebiliriz.’’İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır’’
buyuran Peygamberimizin(S.A.V) sözüne
layık ve uygun yaşamayı nasip et Allah’ım! Yar ve yardımcımız ol! Amin, amin
,amin.
15-Aralık-2005 İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder