29 Haziran 2015 Pazartesi
BU BİR RÜYAYDI
RÜYALAR GERÇEK GERÇEKLER RÜYA OLABİLİR Mİ?
Onunlaydım.Bir otobüsün arka koltuğunda yan yanaydık.Başında başörtüsü, gözleri ıslak başını omzuma yaslamış ağlıyordu.Ağlama diyordum, geçti artık.Yaşananlar kötü bir rüyaydı diyordum.
Rüya içinde rüya olmadığını bilmiyordum.Önemli olan hatalarımızı anlamak, aynı yanlışları tekrar
etmemek, yaşadıklarımızdan ders almak diye onu avutmaya çalışıyordum.
O ise hüngür hüngür ağlıyordu.Ben de onun kanlanmış ve ıslak gözlerinden etkilenip ona sarılarak ağlamaya başlıyordum.Baş örtüsünde her zamanki kokusu vardı.İliklerime kadar çekiyordum bu kokuyu.Pişmanlık ve acı dolu günlerin geride kalmış olması, tekrar bir araya
gelmiş olmamızın verdiği coşkuyla birbirimize ayrılmamacasına sarılıyorduk.
Ve telefonun sesi...Yataktan fırlayıp ''Günaydın hocam kalktınız mı'' sorusuna cevap vermeye çalışıyordum.Telefonu kapattığım zaman allak bullak olan beynimi toparlamaya çalışıyordum.
Hayatın bir rüyadan farkı yoktu.Keşke uyanıp telefona bakmam bir rüya, rüyadaki yaşadıklarım
gerçek olsaydı.Aslında rüya ile yaşananlar arasında çok fark yoktu.Rüyalar bir süre sonra gerçeğe
gerçekler bir süre sonra rüyalara dönüşebiliyordu.
Bir sevdiğim olması rüyaları gerçeğe, gerçek olan sevdiğimle yaşadıklarım rüya olmuştu.Demek ki aslında hayat bir rüyaydı.Peygamberimiz:''İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar.'' büyük bir gerçeğe
işaret ediyormuş.
Gün boyu rüyanın etkisindeydim.Bir şarkıda-Seni rüyamda görsem, o gün mutlu kalkarım- nağmelerini dinlemek istedim son ses.Teybi açıp -Bir güzele sevdalandın mı?/Yüreğinde hasret ile bekledin mi gecelerce?/ Bir aşk için senelerce ağladın mı?- dinledim tekrar tekrar... ''Niye çattın kaşlarını? Bilmiyom yar suçlarımı- Ben ölürsem saçlarını- Yolma gayrı yolma leyli leyli.. yi söyledim.
Bir yandan da saate bakıyordum kahvaltıyı hazırlarken.Soğuk havada sıcak yataktan sımsıcak duygulardan sıyrılıp, soğuk suyu yüzüme çarparak kendime gelmeye çalışıyordum.İki parçaya ayrılmış gibi hissediyordum.Ortalığı toparlarken programlanmış bir robot gibiydim.Ruhum , aklım
kalbim hala otobüsteydi.
Mutfaktaki dolabın kapağını açıp çay demlemeye hazırlanan bedenim, aklımın hala baş örtüsündeki o kokuda olduğunu bilemezdi.Buzdolabından kahvaltılıkları çıkarıp masaya yerleşti-
rirken ağlamış insanın mahzunluğunu hissediyordum.Üzerimi giymek için elbise dolabından gömlek
kravat seçerken hala boynuma,omzuma yaslanan ağlamaklı gözlerdeydi yüreğim.
Soğuk havada sıcak çayla ısınmaya çalışırken kahvaltı mı yapıyordum otobüs yolculuğuna devam mı ediyordum? Neredeydim? Niye uyanmıştım?Günün ilk sigarasını yakıp rüyamın herbir karesini zihnimde tekrar oynatırken sigaramın dumanlarıyla ona sinerjimden bir şeyler gönderebilir miyim diye düşünüyordum.
Sanki ayrılmamışız.Küskünlük ve dargınlık varmış aramızda.Elim ve gönlüm telefona uzanıyor.
Arayıp anlatayım rüyamı diyorum.''Sen de böyle rüyalar görüyor musun'' demek istiyorum.Tahmin ettiğim pişmanlık aleviyle kavruluyor musun? Yoksa her şeyi çabucak unutup dünyanın tekdüze koşturmacasını mı yaşıyorsun?Bilsem ki içinden geçenleri tüm samimiyetiyle anlatacak yapardım bunu.Tüm gururumu ve doğrularımı bir kenara bırakıp arardım onu.Ama onun hala yanlışlar içinde zikzaklar yapan sorumsuz ve şımarık bir çocuk gibi davranacağından emindim.
Niye ayrılmamızın üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen rüyalarıma giriyordu?Onu gerçekten sevmiş miydim?Yoksa Allah bu rüya ile bana onun yaptıklarından pişman olduğunu mu
gösteriyordu?y Ya da ben öyle düşündüğüm için mi onu öyle görmüştüm?Ah dünya ne çok gizemlerle doluydu.Sorular ne çoktu biz cüzi irademizle ne azına cevap bulabiliyorduk.
Ben seni hiç sevmedim ki- diye başlayan şiiri yüreğimle okurken ve dinlerken acaba ben onu çok mu sevmiştim? İnsan duygularından bile emin olup açıklama getiremez miydi? Bu iki düşünce duygu terazimde bir o yana bir bu yana sallandıktan sonra '' Galiba ben onu çok sevdim''tarafının
ağır bastığını hissediyordum.Her ne kadar o bu sevgiyi anlamadıysa da ben onu gerçekten sevmiştim.İnsan illa istediği tavırları yapan robot gibi kurgulanmış birini mi severdi? Hayır, sevgi
hesaba kitaba gelemezdi.O bu dünyanın dar kalıplarıyla açıklanamazdı.
Sevgi , kaynağı belli olmayan bir çağlayan gibi gürül gürül dökülürdü yürekten. Onun etrafını
çevirip önüne bentler öremezdik.Sevgi hesapsızdı, çıkarsızdı.Yürekten geldiği gibi yaşanırdı.Sevgi ağlamaktı,onsuz olmaya dayanamamaktı, yüreğinin kanadığını hissetmekti.Sevgi karşılıksız vermekti.Sevgi; onu rüyada görüp rüyayı hayata tercih etmekti. Her şeye rağmen yüreğinden atamamaktı.
İşte bütün bunlar o bir sigara içiminde savrulup geçti yüreğimden.Nereden çıkmıştı bu rüya? Neden uyanmaya yakın görmüştüm? Neden birçok rüya gibidalıp da çıkaramadığım elimden kayıp
denizin dibinde kaybolan bir hazine parçasına dönüşmemişti? Gördüğüm rüya o kadar gerçekti ki kendimi onun da buna benzer bir rüya gördüğüne inandırmıştım.Evet biliyordum o da beni rüyasında görmüştü.Rüyanın tesiriyle o da allak bullak olmuş , o da bana telefon edip benim ona sormak istediğim soruları sormak istiyordu.Bundan çok emindim.Bunu yüreğim söylüyordu.Telefon açıp da hayatın sert, soğuk ve riyakar sesini dinlemek istemiyordum. Ben biliyordum hissediyordum ya bu yeterdi.
Bütün bunları düşünüp ortalığı toparlayıp yattığım odanın penceresini açıp, masanın üzerini şöyle bir düzenleyip, kitaplarımı ve duygularımı koltuğumun altına alarak odadan çıkarken, bir elimde çay bardağı diğer elimde fırça ayakkabılarımın tozunu alıyordum.Çünkü bu ayakkabıların
üzerinde birçok gözün gezineceğini biliyordum.
Kapıyı kilitleyip merdivenlerden inerken fırından gelen hamur ve kızarmış ekmek kokusu
her yanımı sarıyordu.Dışarının soğukluğu karşısında irkilmiş ellerimi cebime sokarak okula doğru ilerlerken hala o gözler ve omzuma yaslanan başın söyledikleri kulaklarımda yankılanıyordu..
20/11/1998 ZONGULDAK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder